Blog
K vitamini, vücudumuzda kanın pıhtılaşması, kemik sağlığı ve damar sertliğinin önlenmesi gibi hayati fonksiyonları yerine getiren yağda çözünen bir vitamindir. K1 (filokinon) ve K2 (menakinon) olmak üzere iki ana formu bulunan bu vitamin, yeşil yapraklı sebzeler başta olmak üzere çeşitli besinlerde yer alır. Vücutta başta karaciğer olmak üzere beyin, kalp, pankreas ve kemiklerde depolanabilen K vitamini, eksikliğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
K vitamini, yağda çözünen ve vücudumuzda çeşitli biyolojik süreçlerde rol oynayan önemli bir besin ögesidir. İsmini Danimarka dilinde "koagülasyon" (pıhtılaşma) kelimesinden alan bu vitamin, 1929-1930 yıllarında Danimarkalı biyokimyacı Henrik Dam tarafından keşfedilmiştir.
Kimyasal yapısı itibariyle naftokinon halkası içeren K vitamini, ısıya oldukça dayanıklı (200°C'ye kadar), suda çözünmeyen ve hafif alkali ortamlarda kararlı kalan özelliklere sahiptir. Ancak güneş ışığı ve ultraviyole ışınlara maruz kaldığında hızla parçalanabilir.
K vitamini, vücutta proteinlerin posttranslasyonal modifikasyonu için gerekli bir kofaktördür. Bu süreçte, K vitamini bağımlı gamma-glutamil karboksilaz enzimi, belirli proteinlerdeki glutamik asit kalıntılarını gamma-karboksiglutamik aside dönüştürür, böylece bu proteinlerin kalsiyum iyonlarına bağlanma kapasitesini artırır.
İnsan vücudu K vitaminini depolayabildiği ve bağırsaklardaki Bacteroides, Eubacterium, Propionibacterium ve Enterobacter gibi bakteriler tarafından da üretilebildiği için sağlıklı bireylerde eksikliği nadir görülür.
K vitamini öncelikle kan pıhtılaşmasında hayati rol oynar. Vücutta meydana gelen yaralanmalarda kanın pıhtılaşmasını sağlayan Faktör II (protrombin), Faktör VII, Faktör IX ve Faktör X gibi proteinlerin aktivasyonunda görev alarak, kontrolsüz kanamaları önler.
Kemik sağlığının korunmasında da K vitamini oldukça önemlidir. Kemik dokusundaki osteokalsin adı verilen proteinin aktivasyonunda rol oynayarak, kalsiyumun kemiklerde tutulmasını sağlar. Ayrıca kemik morfogenetik protein-2 (BMP-2) gibi kemik oluşumunu uyaran faktörlerin ekspresyonunu artırarak, osteoblast aktivitesini destekler.
K vitamini damar sağlığını da destekler. Damar duvarlarındaki kalsiyum birikimini önleyen Matrix Gla Proteini (MGP) adlı proteinin aktivasyonunda görev alarak, arterlerin kalsifikasyonunu engelleyebilir. Rotterdam Çalışması gibi büyük ölçekli araştırmalar, yüksek K2 vitamini alımının arteriyel kalsifikasyon ve kardiyovasküler hastalık riskini azaltabileceğini göstermiştir.
Ayrıca K vitamini, hücre büyümesi, farklılaşması ve apoptoz süreçlerinde de rol oynar. K vitamini bağımlı proteinlerden olan Growth Arrest-Specific 6 (Gas6) ve Protein S, hücre büyümesini ve sağkalımını düzenleyen sinyal yolaklarında görev alır.
K1 Vitamini (Filokinon)
K1 vitamini, diğer adıyla filokinon, doğada en yaygın bulunan K vitamini formudur. Bitkilerde fotosentez sürecinde elektron taşıyıcısı olarak görev yapan bu vitamin, yeşil yapraklı sebzelerde yüksek miktarda bulunur. Kimyasal yapısı 2-metil-1,4-naftokinon çekirdeği ve 3. pozisyonda fitil yan zinciri içerir. Özellikle ıspanak, lahana, brokoli ve Brüksel lahanası gibi koyu yeşil sebzeler K1 vitamini açısından zengindir. 100 gram ıspanakta yaklaşık 380-500 mikrogram K1 vitamini bulunabilir.
K1 vitamini, ince bağırsakta emilir ve öncelikle karaciğerde depolanır. Emilim süreci, safra tuzları ve pankreas enzimlerinin varlığında gerçekleşen misel oluşumu ile kolaylaşır. Karaciğerde kan pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonunda görev alan K1 vitamini, besin takviyeleri ve multivitaminlerde en yaygın kullanılan K vitamini formudur.
K2 Vitamini (Menakinon)
K2 vitamini, menakinon olarak da adlandırılır ve moleküler yapısında farklı uzunluklarda izoprenoid yan zincirleri içeren çeşitli alt tipleri (MK-4, MK-7, MK-9 gibi) bulunur. Bu alt tipler, yan zincirlerindeki izopren birimlerinin sayısına göre adlandırılır. K2 vitamininin farklı alt tipleri, vücutta farklı dokulara dağılım gösterir ve farklı biyolojik yarı ömürlere sahiptir. MK-4 daha kısa yarı ömre sahipken (1-2 saat), MK-7 daha uzun süre vücutta kalabilir (yaklaşık 3 gün).
K2 vitamini, bağırsak bakterileri tarafından doğal olarak üretilir ve fermente gıdalarda bulunur. Özellikle natto (fermente soya), yaklaşık 1000 mikrogram/100g MK-7 içeriği ile dünyanın en zengin K2 vitamini kaynağıdır. Bunun yanı sıra, olgunlaştırılmış peynirler, tereyağı ve hayvansal organlar da K2 vitamini içerir.
K2 vitamini, K1 vitaminine göre vücutta daha uzun süre kalır ve kemik ile damar sağlığı üzerinde daha etkili olduğu düşünülmektedir. Yapılan klinik çalışmalar, K2 vitamini takviyesinin kemik mineral yoğunluğunu artırabileceğini ve kırık riskini azaltabileceğini göstermiştir.
K vitamini, kan pıhtılaşmasının yanı sıra birçok önemli biyolojik süreçte rol oynar. Karaciğerde üretilen pıhtılaşma faktörlerinin gama-karboksilasyonunu sağlayarak kalsiyuma bağlanma yeteneklerini artırır. Bu süreç, yaralanma durumunda kanın pıhtılaşmasını sağlayarak aşırı kan kaybını önler.
Kemik metabolizmasında da K vitamini kritik öneme sahiptir. Osteokalsin proteininin aktivasyonunu sağlayarak, kalsiyumun kemik matriksine bağlanmasını ve kemik mineralizasyonunu destekler. Ayrıca kemik morfogenetik protein-2 gibi faktörlerin ekspresyonunu artırarak osteoblast aktivitesini destekler.
Kardiyovasküler sistem sağlığında Matrix Gla Proteini'nin aktivasyonunu sağlayarak, damarlarda kalsiyum birikmesini engeller. K vitamini eksikliğinde, MGP inaktif kalır ve damar duvarlarında kalsiyum birikimi artar, bu da damar sertliğine ve kardiyovasküler hastalık riskinin artmasına neden olabilir.
Beyin sağlığı için de K vitamini önemlidir. Gas6 ve Protein S, sinir hücrelerinin korunması ve onarımında rol oynar. Gas6, nöronların hayatta kalmasını destekler ve miyelin kılıfının oluşumuna katkıda bulunur. K vitamini ayrıca sfingolipid metabolizmasında rol oynayarak sinir hücrelerinin membran yapısının korunmasına katkıda bulunur.
K vitamini eksikliği, vücutta yeterli miktarda K vitamini bulunmaması durumudur ve kan pıhtılaşma mekanizmasının bozulmasına, kemik sağlığının olumsuz etkilenmesine ve damar kalsifikasyonunun artmasına neden olabilir. Sağlıklı yetişkinlerde nadir görülse de, K vitamini depolarının tükenmesi durumunda 2-3 hafta içinde eksiklik belirtileri ortaya çıkabilir.
Yenidoğanlar, K vitamini eksikliği açısından en yüksek risk grubunu oluşturur. Anne sütünde K vitamini düzeyi düşük olduğu ve yenidoğanların bağırsak florası henüz gelişmediği için, doğumdan sonraki ilk haftalarda bebeklerde K vitamini eksikliğine bağlı kanama riski yüksektir. Yenidoğan Hemorajik Hastalığı (YHH) olarak adlandırılan bu durum, ciddi nörolojik hasarlara yol açabilir.
Malabsorbsiyon hastalıkları olan bireylerde de K vitamini eksikliği görülebilir. Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı, ülseratif kolit, safra kesesi hastalıkları, kronik pankreatit veya kistik fibrozis gibi durumlar, yağda eriyen vitaminlerin emilimini etkileyebilir.
Uzun süreli antibiyotik kullanımı da bağırsak florasını bozarak K vitamini üretimini azaltabilir. Varfarin gibi K vitamini antagonisti ilaçlar kullanan kişilerde de K vitamini döngüsü bloke olduğu için, pıhtılaşma faktörlerinin aktivasyonu azalır ve kanama riski artar.
K vitamini eksikliğinin en belirgin belirtisi, kanama eğiliminin artmasıdır. Burun kanamaları, diş eti kanamaları, cilt altı kanamaları, idrar veya dışkıda kan görülmesi gibi belirtiler, K vitamini eksikliğinin erken işaretleri olabilir. Özellikle küçük yaralanmalarda bile uzun süren kanamalar dikkat çekicidir.
Yenidoğanlarda K vitamini eksikliği, "Yenidoğanın Hemorajik Hastalığı" (YHH) olarak adlandırılan ciddi bir duruma neden olabilir. Geç YHH, kafa içi kanamalara neden olabilir ve belirtileri arasında huzursuzluk, beslenme güçlüğü, kusma, nöbetler ve bilinç değişiklikleri yer alır.
Uzun süreli K vitamini eksikliği kemik sağlığını da etkileyebilir. Kemik mineral yoğunluğunda azalma ve kırık riskinde artış görülebilir. K vitamini eksikliğinde osteokalsin proteini aktive olamaz ve kalsiyumun kemik matriksine bağlanması azalır.
Kardiyovasküler sistem üzerindeki etkileri nedeniyle, K vitamini eksikliği damar sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Uzun süreli eksiklik durumlarında, Matrix Gla Proteini aktive olamaz ve damar duvarlarında kalsiyum birikimi artar, bu da damar sertliğine katkıda bulunabilir.
K vitamini eksikliğinin en yaygın nedeni, yetersiz beslenme ve bağırsak emilim bozukluklarıdır. Yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, Brüksel lahanası gibi K vitamini açısından zengin besinlerin yetersiz tüketimi, uzun vadede eksikliğe yol açabilir.
Malabsorbsiyon sendromları önemli nedenlerden biridir. Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı, ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları, bağırsak mukozasına zarar vererek besin emilimini bozar. Safra kesesi hastalıkları, safra kanalı tıkanıklıkları ve kronik karaciğer hastalıkları da safra üretimini etkileyerek, yağda eriyen vitaminlerin sindirimini ve emilimini bozabilir.
Uzun süreli antibiyotik kullanımı, bağırsak florasını bozarak K vitamini üretimini azaltabilir. Geniş spektrumlu antibiyotikler, yararlı bakterileri öldürerek veya sayılarını azaltarak, vücudun kendi K vitamini üretimini olumsuz etkileyebilir.
Varfarin gibi K vitamini antagonisti ilaçlar, K vitamini döngüsünü bloke ederek etki gösterir. Bu ilaçlar, K vitamini epoksit redüktaz enzimini inhibe ederek, K vitamininin aktif formuna dönüşümünü engeller. Bazı antikonvülsan ilaçlar, safra asidi bağlayan reçineler ve total parenteral beslenme de K vitamini eksikliğine yol açabilir.
K vitamini, kan pıhtılaşmasını sağlayarak yaralanma durumlarında aşırı kan kaybını önler. Pıhtılaşma faktörlerinin gama-karboksilasyonunu sağlayarak, kan pıhtılaşma kaskadının başlamasını sağlar. Cerrahi operasyonlar öncesinde ve sonrasında, yeterli K vitamini düzeyleri kanama riskini azaltmaya yardımcı olur.
Kemik sağlığının korunmasında osteokalsin proteininin aktivasyonunu sağlayarak, kalsiyumun kemiklerde tutulmasını ve kemik mineral yoğunluğunun artmasını destekler. Japonya'da yapılan bir çalışmada, K2 vitamini takviyesinin postmenopozal osteoporozlu kadınlarda vertebral kırık riskini %60 oranında azalttığı bulunmuştur.
Kardiyovasküler sistem sağlığı için Matrix Gla Proteini'nin aktivasyonunu sağlayarak, damar sertliğini ve kalsifikasyonunu engeller. Rotterdam Çalışması'nda, günlük 32 mikrogram veya daha fazla K2 vitamini alan bireylerde, kardiyovasküler hastalık riskinin %50 oranında azaldığı bulunmuştur.
Beyin sağlığı ve bilişsel fonksiyonlar üzerinde de olumlu etkilere sahiptir. Gas6 ve Protein S, sinir hücrelerinin korunması ve onarımında rol oynar. Bazı araştırmalar, yeterli K vitamini alımının bilişsel gerilemeyi yavaşlatabileceğini ve nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etki gösterebileceğini öne sürmektedir.
K vitamininin en zengin bitkisel kaynakları, koyu yeşil yapraklı sebzelerdir. Özellikle K1 vitamini açısından zengin olan bu sebzeler arasında ıspanak (380-500 mikrogram/100g), lahana (440 mikrogram/100g), Brüksel lahanası (177 mikrogram/100g) ve brokoli (102 mikrogram/100g) başta gelir. Semizotu, kuşkonmaz, pırasa ve yeşil soğan da iyi K vitamini kaynaklarıdır.
Bazı meyveler ve baharatlar da K vitamini içerir. Avokado, kivi, üzüm ve incir gibi meyveler ile maydanoz (1640 mikrogram/100g), nane, kekik gibi yeşil otlar da K vitamini kaynakları arasındadır. Çam fıstığı, ceviz, kaju ve badem gibi kuruyemişler orta düzeyde K vitamini içerir. Zeytinyağı ve soya yağı gibi bazı bitkisel yağlar da K1 vitamini içerir.
Fermente bitkisel gıdalar, özellikle K2 vitamini açısından zengindir. Natto (fermente soya), 100 gramında yaklaşık 1000 mikrogram MK-7 içeriği ile dünyanın en zengin K2 vitamini kaynağıdır. Tempeh, miso ve kimchi gibi diğer fermente bitkisel gıdalar da K2 vitamini içerir.
K vitamini ısıya dayanıklı olduğu için, sebzelerin pişirilmesi K vitamini içeriğini önemli ölçüde azaltmaz. Ancak haşlama suyunun dökülmesi durumunda kayıp olabilir. K vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için, sebzeleri sağlıklı yağlarla birlikte tüketmek emilimi artırabilir.
K vitamininin hayvansal kaynakları, özellikle K2 vitamini açısından zengindir. Tereyağı, peynir, yumurta sarısı ve hayvansal organlar önemli K2 vitamini kaynaklarıdır. Otla beslenen ineklerden elde edilen tereyağı, 100 gramında yaklaşık 15-30 mikrogram MK-4 içerir.
Fermente peynirler K2 vitamini açısından zengindir. Gouda peyniri (75 mikrogram MK-9/100g), Brie peyniri (50 mikrogram/100g), Edam peyniri (40 mikrogram/100g) ve Camembert peyniri (35 mikrogram/100g) gibi fermente peynirler K2 vitamini içerir. Peynirin olgunlaşma süresi uzadıkça K2 vitamini içeriği artar.
Hayvansal organlar, özellikle karaciğer, K2 vitamini açısından zengin kaynaklardır. Sığır karaciğeri, 100 gramında yaklaşık 11 mikrogram MK-4 içerir. Böbrek, kalp ve pankreas gibi diğer organlar da K2 vitamini içerir.
Balık ve deniz ürünleri de K2 vitamini içerebilir. Somon, ton balığı, sardalye ve uskumru gibi yağlı balıklar K2 vitamini içerir. 100 gram somon, yaklaşık 5 mikrogram MK-4 içerir. Hayvansal K vitamini kaynakları, bitkisel kaynaklara göre daha iyi emilim özelliğine sahiptir.
Günlük K vitamini ihtiyacını karşılamak için dengeli bir beslenme düzeni önemlidir. Amerikan Tıp Enstitüsü'ne göre yetişkin erkekler için 120 mikrogram, kadınlar için 90 mikrogram günlük alım önerilir. Türkiye Beslenme Rehberi'ne göre ise yetişkinler için 90-120 mikrogram arasında olmalıdır. Yarım kase pişmiş ıspanak (75g) yaklaşık 360 mikrogram K1 vitamini içerir.
Günlük beslenmenizde koyu yeşil yapraklı sebzelere yer verin. Salatalara yeşil yapraklı sebzeler eklemek, smoothie'lere ıspanak katmak, sebze yemeklerinde koyu yeşil sebzeleri tercih etmek, K vitamini alımını artırmanın pratik yollarıdır. Maydanoz, dereotu, nane gibi yeşil otları bolca kullanmak da faydalıdır.
Fermente gıdalar, özellikle K2 vitamini alımını artırmak için tercih edilebilir. Natto, tempeh, kefir, yoğurt, fermente peynirler gibi gıdalar K2 vitamini açısından zengindir. Hayvansal gıdalardan tereyağı, yumurta sarısı ve hayvansal organlar da K2 vitamini kaynakları olarak beslenmenizde yer alabilir.
K vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için, sebzeleri sağlıklı yağlarla birlikte tüketmek emilimi artırabilir. Zeytinyağı, avokado yağı, fındık yağı gibi sağlıklı yağları salatalarda veya sebze yemeklerinde kullanmak faydalıdır.
Institute of Medicine. (2001). Dietary Reference Intakes for Vitamin A, Vitamin K, Arsenic, Boron, Chromium, Copper, Iodine, Iron, Manganese, Molybdenum, Nickel, Silicon, Vanadium, and Zinc. Washington, DC: The National Academies Press.
Türkiye Beslenme Rehberi (TÜBER). (2015). T.C. Sağlık Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Shearer, M. J., & Newman, P. (2014). Recent trends in the metabolism and cell biology of vitamin K with special reference to vitamin K cycling and MK-4 biosynthesis. Journal of Lipid Research, 55(3), 345-362.
Schurgers, L. J., & Vermeer, C. (2000). Determination of phylloquinone and menaquinones in food. Haemostasis, 30(6), 298-307.
Booth, S. L. (2012). Vitamin K: food composition and dietary intakes. Food & Nutrition Research, 56(1), 5505.